Pazar, Ekim 14, 2007

Meyve ağaçlarının hüznü

Şimdi oturduğumuz ev yenilenmeden önce kocaman bir bahçenin içinde üç katlı bir binaydı. Bütün çocukluğumu yaşadım bu bahçede. Top oynadığımız, yaz akşamları saatlerce zaman geçirdiğimiz bahçemizde bir çok meyve ağacı vardı. Cevizden duta, incirden eriğe her türlü meyveyi toplayabilirdik.

Hatırlıyorum, sadece bizim evin değil, o zamanlar çevemizdeki bir çok evin bahçesi vardı. Komşu evlerin bahçesindeki ağaçlara “dalarken” her seferinde o evin en yaşlı teyzesi kovalardı bizi. Biz ise teyzelerden saklanır, o gidince tekrar başlardık ağaçlardan topladığımız meyveleri büyük keyifle yemeye.

Şimdiyse o geniş bahçeli evlerin yerlerini yeni ve modern binalar aldı. Buna rağmen yol kenarlarında seyrek de olsa meyve ağaçları görüyorum. İğde ağaçları, kestane, ceviz. Şehrin geçirdiği korkunç değişime rağmen gördüğüm tek tük ağaçlar bana çocukluğumu hatırlatıyor, betonlaşan şehirde yüzümü güldürüyor.

Tek bir farkla tabi: O zamanlar daha dallardaki meyveler olgunlaşmadan komşu bahçenin ağaçlarına üşüşen çocuklar, onları kovalayan teyzeler ortalıkta görünmüyor. Çocuklar artık bilgisayarlarının başında maceradan maceraya(!) koşarken, cıvıl cıvıl çocukları dallarındaki meyveleri toplamaları için bekleyen ağaçlar, sonbahar yağmurlarıyla onları daha fazla taşıyamayarak otomobillerin lastikleri altına bırakıyorlar.

Eminim, bizi kovalayan teyzeler bu hüzünlü tabloyu görselerdi hepimizden çok üzülürlerdi.

Hiç yorum yok: